“Arafta bir Beyoğlu” çevrimiçi sergisinde İstanbul’un en önemli tarihi merkezlerinden biri olan Beyoğlu’nun zaman içindeki sosyo-mekânsal dönüşümünü farklı dönemler itibarıyla ortaya koymaya çalıştık.
Beyoğlu, hepimizin belleğinde en çok kendi deneyimlerimiz ve hatırladıklarımız üzerinden yer ediyor; dolayısıyla sorulduğunda herkesin Beyoğlu’su da farklılaşıyor. Ama yine de farklı dönemler içinde bir tür tutarlılık kazanan hem kendi deneyimlerimizin hem de nesiller arası aktarımların ve başkalarının hikâyelerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir “ortak hafıza” var. Dönemsel olarak sık kullanılan mekânlarla, Beyoğlu’na pek çok sebeple gelen insanların oluşturduğu geleneklerle ve alışkanlıklarla örülen günlük yaşamla bir ortak hafızanın oluştuğu görülüyor. Bugün Beyoğlu’nda “kayıp” olarak nitelendirilen unsurlar da böyle bir ortak hafızaya referansla ölçülüyor ve aktarılıyor. Bu kayıplar sadece mekânlara ilişkin değil, aynı zamanda alışılmış ve ait hissedilmiş ilişki ve davranış biçimlerine ilişkin olarak da ifade ediliyor.
2018 yılında bu araştırma projesine başlama nedenlerimizden en önemlisi Beyoğlu gibi en fazla “çeşitlilikle” anılan bir bölgenin giderek sıkıcı bir tekdüzeliğe doğru gidişiydi. Doğal olarak içinde yaşananlarla ve paylaşılanlarla anlam kazanan mekânların kaybı bizi sarsıyor; adeta kendi kişisel tarihimizde bir tür “hafıza kaybı” yaşıyoruz. Bizi Beyoğlu’na çağıran, heyecanlandıran unsurlar ve buraya gelme sebeplerimiz giderek azalıyor. Her gün sinemaların, tiyatroların, kitapçıların, anılar biriktirdiğimiz yeme-içme-eğlence mekânlarının ve uğradığımız dükkânların kapanma haberlerini aldığımızda içimizde de bir şeyler eksiliyor ve burası artık bizim Beyoğlu’muz olmaktan çıkıyor. Uzun yıllar boyunca her türlü yıpratıcı koşullardan geçerek bugünlere gelen Beyoğlu neden hızla hafızasını kaybediyor?
Neoliberal politikaların kent mekânını değişim değeri üzerinden dönüştürme hedefi ve bu önceliğin yıkıcı hızı mekânın toplumsallığını ve katmanlı birikimini yok ediyor. Özellikle Beyoğlu gibi farklı dönemlerin toplumsal dinamiğinin ve tecrübesinin biriktiği ve izlerini bıraktığı bir bölgede bu yıkıcı tutum geri dönülmez kayıplara yol açıyor; hep birlikte tamir edip yeniden inşa etmeye zaman yok. Yıllar içinde farklı kesimlerin anlam dünyaları ile birleşerek oluşan bu çok katmanlı “bellek mekânı” savunulamıyor, bu değişimin hızı karşısında yok oluyor. Beyoğlu hep radikal kopuşların ama aynı zamanda sürekliliklerin de mekânı oldu. Bu süreklilikler ve aktarılanlar dolayımı ile her dönem farklı kesimlerin ekledikleri ve kattıklarıyla yeniden inşa edildi, yeni alışkanlıklar ve “Beyoğlu’na çıkma” sebepleri edinildi. Bugün hatırlamakta zorlandığımız kayıp mekânlar, kaybettiğimiz sebeplerimiz ve bu hızlı dönüşüm mü bizi hafızasız kılan?
Beyoğlu sanki hep bir “arafta” duruyor. Bugün de yine nereye evrileceği bilinmeyen bir yerdeyiz. Sorularla başladığımız bu yolculukta size bu dönüşümün farklı evrelerini sunmaya çalışacağız ve aslında yarına ne kalacağını ve neye tutunmamız gerektiğini sorgulayacağız. Bizi farklı mekânlarda, sokaklarda, meydanlarda bir araya getirerek zenginleştiren ve çoğaltan deneyimleri yaşatan Beyoğlu’na sanki bir minnet borcumuz var… Unutmamak için bu yolculuğu sizinle paylaşmak ve katkılarınızla zenginleştirmek istiyoruz.
Site hangi bölümlerden oluşuyor?